ŞEYHÎ-Hüsrev ü Şîrîn
Kategori: Divan ve Halk Edebiyatı
Hüsrev ü Şîrîn, Şeyhî'nin Türk edebiyatında en tanınmış eserlerinden biri olup, aruzun "mefâîlün mefâîlün feûlün" kalıbıyla yazılmış 6944 beyitlik bir mesnevidir. Şeyhî, bu eseri Osmanlı Sultanı II. Murad’a ithaf etmiş, ancak tamamlayamadan vefat etmiştir. Şairin 1429’dan sonra öldüğü bilindiğine göre, eser 1421-1430 yılları arasında yazılmıştır.
Mesnevinin tamamlanmamış olan son kısmını, Rûmî adlı bir şair aynı vezinle tercüme ederek tamamlamış, Şeyhî'nin yeğeni Cemâlî ise esere 109 beyitlik bir zeyil eklemiştir. Eserin yazıldığı yer tam olarak bilinmemekle birlikte Kütahya veya II. Murad’ın Edirne’deki sarayı ihtimaller arasındadır. Hammer ise mesnevinin Bursa’da, Keşişdağı (Uludağ) çevresinde kaleme alındığını öne sürmüştür.
Eserin İçeriği ve Yapısı
Hüsrev ü Şîrîn’in baş kısmında yer alan 775 beyitlik giriş bölümünde tevhid, münâcât, na‘t, yaratılış ve yaratıcıya ait hikmet bahsi, eserin yazılış sebebi, II. Murad’a sunulan methiyeler ve padişaha nasihatlar bulunur. Hikâye kısmı ise on bir bölümden oluşur ve her bölüm başlıklarla ayrılmıştır. Şair, bölümlerin girişinde olaylarla ilgili kişisel yorumlar ve hitaplar yaparak konuya geçiş sağlar.
Eserin öykü kısmında, Medâin Hükümdarı Hürmüz’ün oğlu Hüsrev ile Ermen melikesi Mihîn Bânû’nun yeğeni Şîrin arasındaki aşk hikâyesi anlatılır. Hikâye boyunca, Ferhad gibi karakterler de olay örgüsüne dahil edilmiştir. Ayrıca, mesnevi içinde 26 gazel, bir münâcât (Şîrin’in ağzından) ve bir terciibend (Ferhad’ın ağzından) gibi farklı nazım şekilleri de yer alır. Bu çeşitlilik, eserin monotonluktan uzak olmasını sağlamıştır.
Şeyhî’nin Tarzı ve Eserin Özellikleri
Şeyhî, Hüsrev ü Şîrîn’in konusunu Nizâmî’nin aynı adlı eserinden almıştır. Ancak yaptığı eklemeler, olayların sıralamasındaki farklılıklar ve eklediği âşıkane gazellerle esere kendi yorumunu katmıştır. Şeyhî, giriş bölümü ve ara manzumelerde farklı vezinler ve nazım şekilleri kullanarak eseri daha özgün ve çeşitli bir hale getirmiştir. Bu özellik, dönemin tezkire yazarları ve edebiyat tarihçileri tarafından takdir edilmiştir.
Dil, üslup, edebî sanatlar ve hayal gücü bakımından Hüsrev ü Şîrîn, Nizâmî’nin eseriyle kıyaslanamasa da Türkçe yazılmış benzer eserler arasında önemli bir yer edinmiştir. Şeyhî’nin 15. yüzyıl Türkçesiyle yazdığı bu eser, dilin aruz veznine tam intibak edemediği bir dönemde, edebi bir başyapıt olarak değerlendirilmiştir.
Nüshaları ve Yayımı
Eser, yazıldığı dönemden itibaren büyük ilgi görmüş ve hem Türkiye’de hem de yurtdışındaki kütüphanelerde 50’den fazla yazma nüshası tespit edilmiştir. Örneğin:
- İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (TY, nr. 3054, 3082)
- Süleymaniye Kütüphanesi (Esad Efendi, nr. 2571)
- British Museum (Add, nr. 7906)
Faruk K. Timurtaş, eserin sekiz farklı nüshasına dayanarak hazırladığı tenkitli metni bir inceleme ile birlikte yayımlamıştır. Bu eser, Şeyhî’nin edebi mirasının korunması ve tanınması açısından önemli bir kaynaktır.
Yorumlar
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!